30 Ocak 2009 Cuma

The Curious Case of Forrest Gump




İzleyince enfes bulduğum her iki filmin de senaristi Eric Roth...Fakat bu videoyu görene kadar Benjamin Button'la Forest Gump'ın bu denli benzeştiğini farketmemiştim. Gayet yerinde bir tespit olmuş!

23 Aralık 2008 Salı

Sosyalleşiyorum muntazaman...

Dadandım. Ben de dadandım. "Hibrit olacam, reklamcı çekirdekli web kafalı proje stratejisti olacam!" dedim, bu yolda ilerliyorum. Henüz bu saydıklarımı özetleyebilecek bir ünvan bulamadığımdan şuursuz bir görüntüm olsa da, kendi çapımda tivitır olsun, firendfiğd olsun herbiryerlerde arz'ı endam ediyorum.

Ederken de inceliyorum.

Ve son dönemde bir nokta gözüme takılmaya başladı.

Kedisi kusuyor, ne yapayım diye yorum bırakanlar, bir yakınının vefatını yazanlar, evde hasta yattığından dem vuranlar, tatilden yazanlar...

Bunlar bana çok acayip gelmeye başladı. Yani, baştan beri acayip geliyordu, hani belki kavrarsam, içlerine girersem anlarım diyordum ki, ı ıh...Çalışmadı.

"Kalabalıklar içinde ama yapayalnız" mı denir bu gibi durumlara bilemiyorum. Geçmiş olsun, allah rahmet eylesin, veterinere götür...gibi yorumlar yazmık, cevaplar atmak, bana çok fena halde tuhaf gelmeye başladı. Çok sevdiğim birisi(*), bir "vefat ilanı" yazan birisi için şöyle bir yorum yaptı bana; "Başın sağolsun yazacaktım ama bir gün hakkaten allah korusun annemi babamı abimi vs yi de önce friendfeede yazıp öyle mi kosacaz acil durumlara .. anlamıyorum ki?!". 

Evet arkadaşlar. Farkında mısınız ne tuhaf hale doğru ilerlediğimizi. "Girdiğim heladan hala çıkamadım, 25 dakkadır oturuyorum fena kabız olmuşum" gibi mesajlar, tivitler, sıteytıslara çeyrek var bence.

Bilgi paylaşımı biraz haddini mi aştı, işin cılkı mı çıktı anlamıyorum. 

"Fena halde orgazm oluyorum" mesajını bir göreyim, rahata erecem...

*: Karım olur o çok sevdiğim, sevmek ne kelime bayıldığım kişi.

34 DUR 92

Kendisi metalik gri son model bir MErcedes SLK200'ün plakası.

Her gün tam karşımda, otoparkta duruyor, her sigaraya çıkışımda gözgöze geliyoruz. Ve 2 gün önce farkettim ki, bu otomobilin hiç tanımadığım, hatta görmediğim sahibi bana enfes bir hayat dersi bir çıkarım veriyor. Zira Mercedes sahibi olmak çok keyifli gelse de, anadan babadan kalanlar olmadığı sürece, sahip olma süreci o kadar da keyifli olmuyor.

Dediğim gibi, hiç tanımıyorum, görmedim bile kendisini. Fakat bu otomobili her gün görüyorum. Zira ben sabah 09:30 gibi işte oluyorum, ilk sigaramı içiyorum. Akşam da 18:00 sularında işten çıkıyorum. Öğlenleri de malum yemek arası.

Ve sabah ben geldiğimde, 34 DUR 92, adına yakışır bir şekilde, yerinde duruyor.

Öğlen çıkarken de, öğlen dönerken de, akşam çıkarken de...Ve her sabah üstündeki izlerden akşam kullanıldığını anlayabiliyorum. 

Ben, 09:30 da işe gelip 18:30 da işten çıkıyorum, evime metroyla gidiyorum.

Sevgili DUR'un sahibi ise, muhtemelen 08:30 gibi işe geliyor ve kimbilir kaçta işten çıkıyor. Evine son model spor Mercedesiyle gidiyor.

Ben hayatın zevkini içindeki dakikaları yaşayarak alıyorum, O ise hayatı zevkin içindeki dakikalar olarak alıyor. 

Çok çalışarak lüks ama kısıtlı bir zaman mı? Yeteri kadar çalışarak yeterli bir zaman mı...

Bana göre, Einsteni dediği gibi, "Make it simple, not simpler"

Anladığım kadarıyla hiç bir zaman böyle bir otomobilim olamayacak, ve anladığım kadarıyla bundan gocunmuyorum. Ve tahminimce 34 DUR'un sahibi de lüks bir hayatı sürdürmek için hayatından harcamaktan gocunmuyor...

Siz hiç durup düşündünüz mü, siz hayatın hangi kısmındasınız? Olmak istediğiniz yer; otomatik olarak ısıtılmış deri Mercedes koltuğu mu, yoksa bir önceki kıç tarafından ısıtılmış plastik metro koltuğu mu?

15 Mayıs 2008 Perşembe

Çağan Irmak ve senaryolar..

Günlük yaşamımızda bir çok yerinde tespitle karşılaşmama rağmen bir türlü yazamadığımın farkındayım. Önce onun için siteden bir özür dilemeye geldim :)

Şimdi bahsedeceğim konuysa ne kadar Yerinde bir Tespit olacak bilemiyorum ama canım yazmak istiyor:)

Çağan Irmak'ın ( Çemberimde Gül Oya) dizisinin dışında tüm senaryosunu yazdığı ve yönettiği filmleri büyük bir beğeniyle takip ettim bugüne kadar..Bu akşam ise TV'yi açar açmaz şansıma yeni dizisi Yol Arkadaşım'a denk geldim.
Son filmi Ulak'tan ve bir önceki filmi Babam ve Oğlum'dan hatırlayabileceğin tanıdık simalar var bu dizide de . Dizinin konusunu aldatılan bir kadının geçmişe olan yolculuğuyla paralel giden, Ege yöresine, babaannesinin yanına dönmesi ve gelişen olaylar olarak özetleyebilirim..
Karakterlerin çoğunda yine İzmir/Ege şivesi hakim, Babam ve Oğlum'da gördüğümüz sevgili Hümeyra'nın canlandırdığı babaanne karakteri yine var, yine gayet anaç, gayet sıcakkanlı. Başrolde oynayan Özge Özberk'in ise 6 yaşlarında okumaya meraklı bir kızı var. (Babam ve Oğlum, Ege Tanman:Deniz korkmaaaaaa) Dizinin mekanı, İzmir'e bir iki saatlik uzaklıktaki bir kasaba ve başroldeki bayan karakterimizin ortaokul aşkına rastlamakta mümkün..Müzikler tamamen büyüsünü ve süregelen Çağan Irmak filmleri tarzını korumakta..Kasabadaki sabahlar hep aynı, kaçışan tavuklar, çayır çimenlik, tam bir köy kahvaltısı, kümesler, balkona atılan sandalyeler...hepsi tertemiz köy havasını içinize çekmiş gibi olmanızı sağlıyor..

Yerinde Tespit: Çağan Irmak'ın Ege veya özellikle İzmir yakınlarında bir geçmişi olmalı.
Kendisi küçükken oralardan mı ayrıldı, ya da babaannesi mi oralarda yaşadı..
Tüm bu senaryolar küçük Çağan'ın bilinçaltının ve hatırladıklarının bir sonucu.
Senarist, Evanthia Reboutsika'nın müziklerine bayılıyor..
Büyüdüğü (ki kendisi midir babası mıdır ya da kimdir bilinmez) Ege köyünden her iki filmde de huysuz baba veya amca yüzünden ayrılmış, geri döndüğünde ise aynı huysuzlukla karşılaşmış.

* Yanlış anlaşılmayı istemem. Çağan Irmak'a saygım sonsuz ki kendisini gördüğüm anda heyecan bastığını yaşadım, bildim. Ben sadece büyük oranda benzerlikler görünce paylaşmak istedim. Hepsi bu kadar..

8 Mart 2008 Cumartesi

Işıklı Kavşak - Polis Birlikteliği...

Artık hemen her yerde ve her zaman trafik problemi var..Bunu herkes artık kanıksadı..
Ama benim her akşamki yürüyüş güzergahımda hep aynı şey beynimi gıdıklıyor.. Trafik sıkışık.. Işıklar çalışıyor.. Araçlar ışıklara göre hareket etmeye çalışıyor.. Mekan , Plaza Otel önündeki döner kavşak.. (Nasıl da hedef gösteriyorum bak bak..)
Hepimiz biliriz ; bir ışıklı kavşakta eğer Trafik Polisi varsa ışığa değil , Trafik Polisinin ikazlarına uyulur.. Peki o memur , ışıklardan farklı bir müdahale yapmıyorsa? Kırmızı yanınca düdüğe asılıp "düüüüürrrrrrrrrrrt...!!! dur..!!!" yapıp , aynı ışık yeşile döndüğünde ise anlamsız derecede panik bir tavırla "düüüüüüüürrrrrttt...!!! devam et..!!!" yaparsa abes olmaz mı? Peki bu "düürrtt"lemeleri ben o sırada kendisinin yanında karşıdan karşıya geçmek için beklerken ve bir yandan da ben telefonla konuşurken yaparsa? Üstelik rencide edici bakışlarıma rağmen..
..Ve peki ben kendisine mütemadiyen hemen her akşam rastlarsam?
Bu durumda güzergah değiştirilemiyorsa bu kafayı mı değiştirmek lazım gerekir? Nedir bu işin oluru?
YERİNDE TESPİT :
Gerçekten de böyle durumlar için geliştirildiğine inandığım "in ear" kulaklıklar ve mp3 player'lar insanı eğlendirmesinin yanında psikolojisini de sağlam tutarak nevrinin öyle kolay kolay dönmemesini sağlamaktadır. Bu da birey olarak dayak atarken dayak yeme riskini bertaraf etmektedir. Oysa baktığınızda kulaklık dediğiniz şeyler küçücük ürünler öyle değil mi? Ama bakınız nasıl da her yönden yaşam kalitenizi arttırıyor.

9 Ekim 2007 Salı

80630, Yonja, Sanal alem, MySpace, Facebook resim konsepti


Eğer internetin son yıllarına damga vuran "komünite" çılgınlığından sizde payınızı aldıysanız bilirsiniz ki, oradaki profil resimlerinde sürekli bir alttan bakma durumu vardır. Böyle poz vermenin sebepleri nedir, böyle poz verilirken neden tip dikkat edilir ancak üstünde durduğunuz halıya dikkat edilmez. Neticede mahlas olarak "Oakleygirl" gibi bir ecnebi lafını alıp favorilerine "mojo, midpoint, drinklerden mojito" diye sıralayan hanım kızımızın kilim desenli bir halı fonunda resmini çıkamsı hep bir ironi olmuştur. Peki nedir bu resmin amacı?
YERİNDE TESPİT:
Bu açılardan çekilden fotoğraflarda gözler öne çıkmakta, omuzlar daha geniş, göğüsler daha büyük, yamuk burun daha düzgün gözükmektedir.Ama en önemlisi, arkadan ışık parlamamaktadır.

Ön sevişme kargaşasına son

Kadın ve erkek arasında insanlık tarihi boyunca süregelen en büyük ikinci tartışma konusu hiç kuşkusuz ki ön sevişmedir. Kadın her zaman daha bir ön sevişme ister, erkek ise bu durumu "Önseviştik ya az önce yetmedi mi yahu?!" şeklinde karşılar.
Peki bu bir nedendir?
YERİNDE TESPİT:
Kadınlar için ön sevişme mumlar, tütsüler, müzik, öpücükler, dokunuşlar, adım adım yükselen bir erotizmdir.
Erkekler için ön sevişme; kadının erkeğe oral seks yapmasıdır...

İnternet anarşik midir?

Bu soru internet hayatımıza girdi gireli ara ara hortlar. "Evet anarşiktir!" diyen bazı zırtapozlar olduğu gibi "Hayır ne anarşiki, olsa olsa çok şıktır" diyen kendini bilmezler de. Asla cevaplanamayan bu soru peki ne olacaktır?
YERİNDE TESPİT:
İnternet anarşiktir. İspatı için Gugıl Bey'e gidip arama hanesine "No" yazarsanız karşınıza "yaklaşık 6.150.000.000" sonuç çıkar ki bu da Gugıl Bey'de yapılacak diğer anlamlı tüm arama sonuçlarından daha yüksek bir skordur. Demek ki internet karşı olmayı desteklemektedir, demek ki internet anarşiktir.